Kıvılcımlı’nın Komün üzerine düşüncelerini kaleme aldığı Notlar:
Çalışmanın hacmi, konunun olağanüstü önemi ve elimizde derli toplu bir kitap yerine, -Kıvılcımlı’nın sağlığında yayınlanmamış, orijinalleri hiç olmayan- yayınlayan editörün insafına kalarak basılmış bir çalışma olması göz önünde bulunarak aşağıdakileri yazıyoruz.
Kitabı okurken mutlak dikkate alacağımız iki noktanın altını çizelim:
Öncelikle, belirtelim ki:
Evet, 2000 yılında, Tarih Bilimi Kitapları tarafından yayınlanan bu metin dışında elimizde hiçbir belge, not, işaret yoktur. Kıvılcımlı’nın kendi kaleminden yazdığı ve bizlere ulaşan yazılarında da tek bir satır yok böyle bir çalışması olduğuna dair. Kıvılcımlı’nın Tarih Tezi çalışması tek bir kitapla değil basılmış birçok kitap, basılmamış birçok not tan oluşmuş, binlerce sayfayı bulan bir tezdir, bunların içinde de bu isimde bir çalışmaya rast gelmedik.
Kıvılcımlı’nın teorik mirasının neredeyse büyük bir çoğunluğu -orada burada, polis baskınlarından emniyet depolarına, yasaklamalardan, toplatmalardan mahkeme arşivlerine, zulalardan yakınında bulunmuş kişilerin elinden zaman zaman zorla gasp edilmeler dışında- bildiğimiz gibi Hollanda, Amsterdam’da bulunan IISH-Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsünde, Kıvılcımlı Arşivi olarak muhafaza edilmektedir. İşte bu Arşivde tek bir yaprak bile bulunmamaktadır söz konusu olan bu derlemeden. Ayrıca, Arşivin içeriği, düzeni, tasnifi konusunda çalışmış Fuat Fegan’ın hiçbir yazısında notunda da söz konusu edilmemiş. Yayınlayanların eline nasıl, hangi yoldan ulaşmış net ve kesin olarak bilinmiyor. Bazı söylentilere hatta orada burada yazılanlara göre, 1996’da, Emine Kıvılcımlı kanalından Ahmet Cansızoğlu tarafından ulaştırılmış… Söylentiden öteye geçmeyecek bir izahat, hiçbir gerçekliğe dayanmıyor. Çünkü Emine Kıvılcımlı’yı 25 Ağustos 1995’de yitirdik, ayrıca biliyoruz ki Emine Hanım, o tarihlerde, 80’lerden sonra çoktan köşesine çekilmiş, çevresindeki herkes yok olmuş, koyu bir yalnızlığın içinde yaşıyordu. Emine Hanım’ı tanıdım, tanıştık. 80’lerin ilk yıllarında. Kendisini, Göztepe’deki, evinde bir zamanlar Kıvılcımlı ile beraber yaşadıkları evde, birçok kez ziyarette bulundum. Konuştuk uzun sohbetlerimiz oldu, koyu yalnızlığına bizzat şahit oldum. Elinde Kıvılcımlı’ya ait ne varsa çoktan 70’lerde çevresindekilerce alınmıştı. Eğer iddia edildiği gibi, kaynak Emine Hanım ise neden en az bir 20-25 yıl beklemişler yayınlamak için, 70’lerden 2000’lere.
Metnin orijinallerinin kaynağı konusunda söyleyebileceğim tek şey o da tahmin olarak, yukarıda Arşive ulaşamayanları yazdığımız satırlar.
(KG’nün yayınlanış serüveni konusunda bu yazdıklarımız, yine aynı yayınevi tarafından basılan Allah-Peygamber-Kitap içinde geçerlidir)
Notların hangi dönemlerde kaleme alındığı konusunda da net bir bilgimiz yok, ancak çalışmayı inceledikçe bazı ipuçları bulunabilir belki. Örneğin, Komün’ün Şuurlanma Yolu başlıklı 8.Bölüm, 27 Mayıs 1960’dan sonra yazılmış. Yine, Komün’ün Elemancıl Gelişimi başlıklı 6.Bölüm, ikinci büyük emperyalist savaşın sonuçlarından alınacak dersler vurgulanır ki yine bu da bize en azından bu bölümün 60’lardan sonra yazıldığına işaret eder.(1)
Ayrıca, yinelemek pahasında olsa, bir kez daha altını çize çize vurgulanmalıdır ki, “Komün Gücü” adıyla, Kıvılcımlı sonrası yayınlanmış bu kitap, baştan sona belirli bir zaman aralığında, bir kitap bütünlüğünde yazılmış olmasından çok, Kıvılcımlı’nın zaman içerisinde, yıllara dağılmış olarak, Komün üzerine düşüncelerini, çalışmalarını kaleme aldığı notlardır bu çalışma.
Kitabın önsözü, 1 Ocak 2000 tarihiyle Süleyman Şaşmaz-S.Ş. tarafından yazılmış, ama bu önsüzde de kitabın orijinalleri hakkında tek kelime edilmemiş, biraz insaflı davranıp, “Elinizdeki çalışması yayınlanacak bir kitap düzeni içinde yazılmamıştı” diyerek hemen eklemiş ” Tasnifi yaptıkça ilk bölümlerdeki sentezler ortaya çıkmış ve yayınlanabilecek bir kitap düzeni ve üslubu kazanmıştı.” Ayrıca kitabın arka kapağından bir paragraf: “Elimizdeki çalışmanın eskizleri, insanlık tarihinin %1’iyle değil %99’uyla ilgilenerek Bilinç Çağı’nı aydınlatıyor.” (2)
Adı geçen yayınevi ve kişiden defalarca değişik zamanlarda, değişik kişiler tarafından orijinalleri sorulmuş, istenmiş, en azından bu notlara nasıl ulaştığı konusunda hiç bir yanıt alınamamıştır. Bu vesile ile bir kez daha, Kıvılcımlı Okumaları olarak, Süleyman Şaşmaz denilen kişiye elinde eğer var ise, Kıvılcımlı’ya ait orijinalleri ivedilikle Kıvılcımlı Arşivine teslim ederek konuyla ilgilenenlerin incelemesine açması gerektiğini yineliyoruz.
Bu anlamda, her şeyden önce, “Komün Gücü” adında yayınlanan bu kitabı-derlemeyi bu bilgiler göz önüne alarak incelemek zorundayız. Editörün, yani S.Ş.’nin insafına-tasnifine bırakılarak yayınlanan kitabın ne kadarı Kıvılcımlı’ya ait, ne kadarı S.Ş.’nin kendinden menkul görüşleri, ne kadarı ekleme-çıkarma-araya sokuşturma-anlamsız tekrarlar-Kıvılcımlı külliyatında daha önce rastlamadığımız bazı terminolojiler ki yerleri geldiğinde incelememizde değineceğiz, ne kadarı orijinal bizzat konuyla ilgili, bu konuda net bir şey yazmak olası değil. Konuyu değerlendirebilmek için hem Komün konusuna vakıf olmak hem de Kıvılcımlı’ya onun teorisine, onun diline, onun terminolojilerine hakim olmak gerek. Bu anlamda üzerinde ciddi çalışma gerektiriyor, en azından Kıvılcımlı’nın diğer benzer konulardaki teorik emekleriyle karşılaştırmalı olarak yapılacak bir çalışma. Yoksa kast edilen bu çalışma-görev, birçok kişiden oluşan bir ekip kurarak, (sanırım 5 kişinin adını yazmışlar) S.Ş.’nin metnini aynen koruyup, bir iki yazım kuralı uygulama ve yazım hatalarını o da belirgin olan yazım hatalarını düzelterek, yine bir iki Google ana taraması yapıp bir iki antropoloğun ismini tam açık olarak yazma gayretkeşliği, hiç bir şekilde değildir, asla olamaz. 2018 yılında, Derleniş Yayınlarınca yayınlanan “Komün Gücü” kitabının Sunuş’undan, “Metin aynen korunmuş olmakla birlikte: 1- Yazım kuralları bakımından güncelleme yapılmıştır, 2- Belirgin yazım hataları düzeltilmiştir,…..” (3)
Biz sadece, olanaklarımız ölçüsünde -özellikle, Kıvılcımlı’nın sağlığında yayınlayabilmiş olduğu “Toplum Biçimlerinin Gelişimi” eseriyle karşılaştırmalı bir okuma yaparak, ortak terminolojileri inceleyerek- yazabileceklerimizi yazacağız.
TBG-“Toplum Biçimlerinin Gelişimi”, kitabında geçen bazı tanımlar, kavramlar ki “Komün Gücü” çalışmasında da görüyoruz:
Kişi Gücü (TBG’deki anlamından çok farklı olarak kullanılmış), Komün Gücü, Vurucu Güç-Komün
Ayrıca, Kıvılcımlı’nın, bu çalışmada çok sık geçen “üreyim” sözcüğüne, başka nerede kullanmış olabilir diye yaptığımız -çok ayrıntılı olmasa da- bir taramada, “Üretim Nedir?” yazısında karşılaştık. Üreyim (üremek) olarak kullanıyor ve üreyim konusunu anlamak için önce üretim konusunun aydınlatılması gerekir diye yazıyor. Yazının konusu modern toplumda ki üretim. Ayrıca Tarih Devrim Sosyalizm kitabının, Tarih ve Barbarlık başlıklı 9.bölümünde de karşılaşıyoruz çok kısaca. “Geçim maddelerini yoktan var etmeye basitçe ÜRETİM dersek, geçinen insanları yoktan var etmeye ÜREYİM adını verebiliriz. Barbarlık bu iki alanda, üreyim ve üretimde olumlu olduğu için maddi güç ve tarihsel rol oynar.”
(Ayrıca, özellikle 5.Bölüm, Komün Gücü’nün Elemancıl Gelişim Şemaları başlıklı bölümün son kısımları olan 12,13,14. kısımları, yine Kıvılcımlı’nın sağlığında yayınladığı, “İlkel Sosyalizmden Kapitalizme İlk Geçiş İngiltere” kitabıyla karşılaştırma yapılarak incelenebilir, önümüzde duran görevlerden biridir bu da. Kıvılcımlı’nın anıt eseri, yaşamı boyunca üzerinde çalıştığı Tarih Tezinin kitap olarak yayınlanmış -Tarih Devrim Sosyalizm kitabı-, kitaba alınmamış, henüz derlenmemiş-yayınlanmamış Kıvılcımlı Arşivinde bulunan el yazmaları ile karşılaştırılarak, Komün Gücü adıyla yayınlanmış bu derlemenin okuması yapılmalıdır.)
Çalışmanın tamamının Kıvılcımlı’ya ait olduğu savı üzerine bazı çekincelerimiz olacak. Tabii ki yinelemekten kaçınmayalım, mutlaka, oluşturulacak bir grup yetkin kişi tarafından karşılaştırmalı bir inceleme şarttır, öncelikle bunun gerçekleşmesini sağlamak görevdir. Biz şimdilik dikkatimizi çeken noktaları derledik.
Çalışmaya geçmeden önce, Editör S.Ş.’nin yukarıda söz konusu olan Önsöz de yazdıklarına bir bakalım. S.Ş. yazıyor, Kıvılcımlı çekirdekaltı formülünü bilinçaltında seziyor üreyimin bilincinde değildi, probleme işaret ediyor yalnızca. Bizde soruyoruz. Kıvılcımlı, bilinçaltından bilincine çıkaramadığını, KG’de nasıl yazdı? Yoksa KG derlemesi, S.Ş.’nin çıkardığı Kıvılcımlı’nın bilinçaltı mıdır? Saçmalık… Yoksa her daim üretimi (üretmek) öne çıkardı diye Kıvılcımlı’ya sitem mi etmektedir? “Kıvılcımlı, Kişiler Çağı aşılmadan, kişi problemine girmişti. Fakat hala üretimin egemen determinizmi altında, üreyimin sakladığı dev bilmecenin bilincinde değildi; bilinçaltı O’nu şiddetle bilmecenin sonuna (çözümüne) doğru çekerken veriler henüz yeterli olmuyordu.
Kişi problemi üzerine yeterince gidemedi. Üreyim problemine işaret etmekle kaldı.”(2)
S.Ş. ekliyor, Kıvılcımlı ana halkadan asılamıyor, vakti yoktu, Kıvılcımlı ana halkanın değerini bilemezdi. O halde, S.Ş. kendi itiraf ediyor, mademki Kıvılcımlı, kişiler çağına gelemedi, bu kitap tamamı ile Kıvılcımlı’nın kaleminden değil. S.Ş, “Toplumun Çekirdekaltı Üzerine” bir çalışma diyerek, bezirganca bir tutumla, Kıvılcımlı imzasıyla yayınlıyor KG’yi. Çekirdekaltının keşfetmediğini söylediği Kıvılcımlı, nasıl oluyor da bu kitabı yazıyor? Tüm bu çelişkiler, sorular, S.Ş.’nin bizzat kendi yazdığı itirafname gibi olan Önsöz-itiraflardan çıkıyor. Bezirganlıkta sınır tanımıyor Süleyman Şaşmaz.
Çalışmada adı geçen onlarca kişi, eser, kitap var, alıntıların çok büyük çoğunluğunda dipnot, eser, sayfa vb gibi açıklama yok. 1.Bölümde bir iki istisna dışında hiç yok, 2.Bölümde ve devam bölümlerde az da olsa var. Ki Kıvılcımlı’nın hemen hemen tüm kitaplarında, alıntılar listesi kabarıktır, özellikle marxsizmin ustalarından yapılanlar. KG-Komün Gücü’nde Marx’dan, Engels’den, Lenin ve diğerlerinden hemen hemen hiç yok. (Konu itibari ile denebilir ama yine de dikkatimizi çekti). Ayrıca, KG’de değişik yerlerde, sıklıkla geçen, sibernetik, siklüs, siklüs temeli, eleştirel geliştirim, komüne giden ana cadde, vb.gibi deyimler Kıvılcımlı’da daha önce kullanılmış mı? İncelenmelidir. Kısa araştırmamızda biz rastlamadık.
Özellikle siklüs-siklüs temeli deyimine Kıvılcımlı’da hiç rastlamadık ama Süleyman Şaşmaz ısrarla Kıvılcımlı’ya mal ediyor, nerede kullanmış sorusu havada asılıp kalıyor! Ayrıca, ilk dört bölümde ve bizzat çalışmanın yayınlandığı ad da olan siklüs-siklüs temeli sözcüğü defalarca, her yerde kullanılmış, Kıvılcımlı’nın kaleminden çıktığı aşikar olan 5. ve 6. bölümde bir kez bile kullanılmamış. Onun yerine devirdaim-cycle gerektiğinde kullanılmış. Sonuç olarak çok net söylenebilir ki, Süleyman Şaşmaz ve ondan sonra bu kitabı olduğu gibi yayınlayanlar, ne kadar acıdır ki, Kıvılcımlı’nın bir kez bile kullanmadığı “Siklüs Temeli” deyimini, yazarı Hikmet Kıvılcımlı olarak belirtilen bir kitaba başlık olarak koymakta hiçbir beis görmemişler, en ufak bir yayıncılık etiğini dahi gözetmemişler. Umarım birileri çıkar da bizim yanıldığımızı gösterir, olabilir, incelenmelidir.
1.Bölümün, tamamın ile Kıvılcımlı’nın kaleminden çıktığını sanmıyoruz, bir dolu ansiklopedik bilgi arka arkaya yığılmış, yada editör elindeki notları iyi tasnif edememiş!!! Ne de olsa orijinalleri sır gibi saklayan kendisi. Ancak, bu bölümde adı geçen bir çok yayınlar, kronolojik bilgiler büyük olasılıkla Kıvılcımlı’nın çalışmasında yararlandığı kaynaklar için aldığı notlar olabilir, editör bu notlardan çıkarak ekleme-çıkarma yaparak bu bölümü yazmış. (Özellikle, bu bölümde geçen, eleştirici-eleştirel geliştirim, geliştirim basamağı gibi, ilerlemeler gibi terminolojiler Kıvılcımlı’ya ait olamaz, S.Ş.’nin eklemeleri, araya girişleri!!! Bu arada Kıvılcımlı’da çok sık karşılaşmasak bile, komüncül elemanlar, elemanlar, eleman, çekirdekçil, esneklik, elastik, plastik gibi kavramlar Kıvılcımlı’nın notlarında var.) 2.Bölüm özellikle Freud ile ilgili kısımlar Kıvılcımlı’nın kaleminden denilebilir. Ama örneğin İnsan toplumuna (Komüne) giden ana caddenin açılışı alt başlığı ile verilen kısımda ve devam eden alt başlıklarda çok sorunlu cümleler kavramlar var ki bunların Kıvılcımlı’ya ait olduğu düşünülemez, editörün görüşleri olabilir. (Örneğin bölümün son paragrafından “Üretim ve üreyim kavram ve olgularına canlı insan kıyaslamalarıyla bir özet bakış getirmeli veya hatırlatmalıyız. Çünkü en çok sansür ettiğimiz, fakat en büyük gerçekleri saklayan en temelli (doğayla göbek bağlı) sistemimiz, üretimden çok üreyim sistemimizdir.” Buna benzer savlar yani “Yaşama savaşları, aslında üreme savaşına hizmet ederler” cümlesiyle özetlenebilecek savlar ilerleyen bölümlerde sıklıkla yinelenir, tekrar tekrar yazılır, uzun uzun üreyimin üretimden-aletten daha önemli olduğu vurgulanır. Ama çok ilginç bir şekilde bölümün sonlarında bir cümle ile önceki satırlarda defalarca tekrarlanan savın tam aksi ama doğru olanı yazılıyor. “Alet, yaşama savaşındaki başarısını süratle üreyim sistemine yansıtarak, beden hücreleri kanalından, tohumcul hücreleri baskılamış ve üreyim sistemi yavaş yavaş yeni bir türü (insanı) oluşturmuştur.” Söylenecek bir şey yok ne yazık ki, bu derlemeyi mutlaka çok dikkatli ve detaylı bir inceleme ile okumak gerektiğinden başka!!!
Bölüm 1-2-3-4 hemen hemen ekleme-çıkarmalar-tekrarlar-anlamsız cümlelerle dolu. Bölüm 5-6 ve devamı tamamıyla Kıvılcımlı’nın notları diyebiliriz. (bir tek siklüs deyimi yok!!!)
Özellikle 6. Bölüm, detaylıca incelenince, Kıvılcımlı’nın sağlığında 1965’de yayınlan Tarih Devrim Sosyalizm kitabıyla ortak-paralel yer yer aynı ifadeler-pasajlar var. (4) (Bölüm IV, Cinsel yasak ve toplum, aile, aşağı barbar hayatı:anahan, vb.gibi)
Kıvılcımlı’nın, “Tarih Devrim Sosyalizm” kitabını yayınlarken, kitabın çok fazla hacimli olacağı kaygısıyla kendisince çok önemli görülmeyen bazı bölümler bizzat kendisi tarafından, seçilerek ayrılmış ve daha sonra tekrar düzenlenip daktilo edilmiş bir kenara konulmuş ama yayınlanma fırsatı bulunmamış bölümler olduğunu biliyoruz ve bunların orijinal daktiloları yine IISH’da Kıvılcımlı arşivinde bulunmaktadır. İşte bu TDS kitabı ile birlikte yayınlanmamış, bir kenarda bekleyen çalışma, Kıvılcımlı sonrası dönemde hemen alel acele sapla samanı karıştırırcasına 1974’de Tarih ve Devrim Yayınevi tarafından “Tarih Tezi” adı altında son derece sorunlu bir başlıkla yayınlanmıştı. (Kıvılcımlı, sağlığında, yıllar boyunca üzerinde çalıştığı Tarih Tezi incelemesini Tarih Devrim Sosyalizm başlığı ile yayınlamıştır. Ayrıca Tarih Tezi ışığında başka kitaplarda yayınlamıştır. Tarih Tezi, Kıvılcımlı’nın yıllarını verdiği, yüzlerce sayfayı bulan basılmış, basılamamış emekleridir. TDS’den çok önemli görülmeyip bir köşeye ayrılan bölümü Tarih Tezi başlığı ile yayınlamak dönemin Kıvılcımlı bezirganlığına bir örnektir. Bu bölümler, Kıvılcımlı’nın anıt çalışması olan Tarih Tezinin parçalarıdır bunu kimse yadsıyamaz, doğrusu diğer tarih çalışmalarıyla yayınlanmasıydı ki Sosyal İnsan Yayınları, Mart 2011 Tarih Yazıları adıyla yayınlamıştır.) İşte bu ayrılan bölümler ile de elimizdeki Komün notlarında yine benzer pasajlar, bölümler var.(5) (Kadıncıl düzen, ölü gömme, güzel sanat, vahşet-barbar çağı ekonomi, işbölümü vb.gibi bölümler)
Tüm bunlardan çıkan sonuç, özellikle 6.bölüm göz önüne alınarak, Kıvılcımlı’nın gerek Komün üzerine etütleri, gerekse de diğer tarih çalışmaları birbirleriyle uyumlu bir düzen içinde, anıt çalışma Tarih Tezi ışığında kaleme alınmış incelemelerdir.
Ve açıklamalardan sonra hemen ekliyoruz ki:
Derlemedeki notlarda, Kıvılcımlı, son derece önemli bir konuya, Kasım 1970’de yayınlayabilme olanağı bulduğu, “Toplum Biçimlerinin Gelişimi” kitabı ve devam çalışması olarak, Antika tarihte, toplumun çekirdeğini oluşturan Komün-Toplum üzerine eğiliyor. Komünden, sınıfla topluma geçişin, vahşetten, barbardan medeniye ulaşan zincirin halkalarını göz önüne seriyor, çözümlüyor ve on binlerce yıl öncesinin –antropoloji ve arkeoloji bilimlerinin yığdığı bilgiler hazinesini kullanarak, 19yz. ve 20.yz arası yazılmış, çizilmiş, araştırılmış onlarca eseri inceleyerek- toplumuna Tarih tezi ışığını tutuyor. Bu anlamda, bu notlar son derece önemlidir, kıymetlidir.
Tüm bu açıklamalar ışığında, elimizdeki kitap bir yerlerdeki notlardan “Komün Gücü” adı verilerek derlenmiştir, kitap olarak yazılmamıştır, bu çerçevede, “Komün Gücü” adı yerine, Kıvılcımlı’nın bizzat kendisi tarafından, basılmamış, yayınlanmamış, düzenlenmemiş bütün yazılarını Notlar olarak yazabileceği düşünülerek, önerebileceğimiz başlıklar:
Komün Notları veya Yazıları, Komün Dersleri, Somut Komün Gücü-İlkel Komünal Toplum Notları, Komün Üzerine Denemeler, Kıvılcımlı’dan Komün Üzerine Düşünceler gibi…
Elimizde Komün Gücü adıyla yayınlanan kitapta yazılanlar için özet olarak diyoruz ki:
Kıvılcımlı’nın Notlar biçiminde olan çalışmalarının, her nasılsa eline geçirmiş olan kişi tarafından (Süleyman Şaşmaz) kendine ait görüşlerle sentezlenerek hiçbir bilimsel-etik kaygı güdülmeden, Kıvılcımlı adıyla yayınlanmış yazılar diyoruz. Ayrıca şahsın, kitap olarak, 2000’de yayınladığı KG’den önce kendi adıyla birçok kitap yayınlamış, bu terimleri çokça kullanmış, daha sonra karıştığı söylenen uhrevi dünyasına hazırlık yaptığı da söylenebilir. Evet, S.Ş. daha sonraki yıllarda kendi kurduğu bir dünyaya çekildiği söyleniyor, duyuyoruz ama bilmiyoruz. Son yıllarda ise hiçbir bilgimiz yok.
IISH’daki Arşivden de biliyoruz ki, Kıvılcımlı tüm yaşamı boyunca bir çok konuda etütler yapmış, bu çalışmalarını notlar biçiminde defterlere (not defteri, bulabildiği en ufak boş kağıt parçaları dahil…) yazmıştır. Yıllara dağılan bu emeklerden bir bölümü yayınlanabilmiş, gün ışığına çıkabilmiş. (Gerek sağlığında gerekse de Kıvılcımlı sonrası dönemde) Ama ne yazık ki, üzülerek belirteyim ki, azımsanmayacak bir bölümü (yüzlerce sayfa el yazması) notlar biçiminde, defterlerde, sarı sayfalarda Arşivde gün yüzüne çıkmayı beklemektedir.
Son olarak, Komün Gücü’nü okuyup veya okumayıp, orada burada, Kıvılcımlı’nın Tarih Tezini eleştirecek bir şey bulabilir miyiz amacıyla, yazıp çizenler, kendi şaşı bakışlarıyla, Kıvılcımlı’da o ünlü “ilerlemeci”, “5’li şemacı” tezleri bulmayı hayal edenler çok fena yanılıyorlar. Tarih, ilkel komünal toplum, köleci toplum, feodal toplum, kapitalist toplum diye şematize ederek, sayı gibi sayarak doğru düz bir çizgide, doğrusal ilerleyerek yürümüyor ne yazık ki. Ha keza avcılık-toplayıcılık, göçebelik ve yerleşik-tarım-ziraat toplumu diye de birbiri arkasından şemalara uyarak da ilerlemiyor. İnsanlığın Vahşet ve Barbarlık çağları yüzbinleri geçen on binlerce yıl sürmüştür. Antik Tarih bata-çıka, yıkılışlar, kuruluşlar, rönesanslar-dirilişler, tarihcil devrimlerle medeniyete sınıflı topluma geçişlerle doludur. Kıvılcımlı’nın marxist tarih tezinin, antik tarih çalışmasının biz zati özü budur, düz bir çizgide ilerlemeyen bir Antik Tarih tir. Kıvılcımlı, antik tarihin skolastik yorumlarla dümdüz gidişi görüşüne bizzat karşı çıktığı içindir ki, tarihin, toplumun gidiş kanunlarının peşine düşmüştür, onlarca yıl titizlikle her türlü olumsuz koşullara rağmen, tezini oya gibi işleyerek, yüzlerce kitap devirerek, Tarih Tez’ini oluşturmuş ve insanlığa, kadim tarihin anlaşılması için, ışık olması için bırakmıştır. Tarih Tezi, tarihin ve toplumun gidiş kanunları üzerine, doğrusal-linear, ilerlemeci tarih anlayışına karşı, Kıvılcımlı’nın geliştirdiği marxist bir tezdir. Klasik ilerlemeci tezlerle, kadim tarihi doğru akım gibi dümdüz ilerleyerek, aydınlanmayla, kapitalizmle, reformlarla, burjuvaziyle, sosyal demokrasiyle hep ama hep ilerlediğini öne süren, Komünü, ilkel komünal toplumları utanmasalar yok sayarak tarih yazacaklarla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Kıvılcımlı’da, on binlerce yıl sürmüş Komün daima, incelemelerinde çok önemli yer tutmuştur.
Kıvılcımlı’da Komün, tarih öncesi, antik tarih ve Tarih Tezi, İlerlemeci tarih anlayışına (aydınlanma, pozitivizm…) karşı verilmiş cevaptır. Kıvılcımlı’nın teorik hazinesinin çok önemli bir kısmı bu konulara ayrılmıştır, biz birkaç tanesini, 60’ların ortasından itibaren yayınlayabilme olanağı bulduklarını sayalım. Tarih Devrim Sosyalizm, İlkel Sosyalizmden Kapitalizme İlk Geçiş-İngiltere, İlkel Sosyalizmden Kapitalizme Son Geçiş Japonya (bu kitap, Kıvılcımlı’dan sonra yayınlanmıştır), Toplum Biçimlerinin Gelişimi ve elimizdeki Komün üzerine notlar. Ayrıca, yine Kıvılcımlı’da Komün tüm gerçekliği ile karşımızdadır, geçmişte hayallerde tarih öncesinin bilinmeyen bir yerlerinde kalmamış, tarihin, toplumun bata-çıka, yıkılış-çöküşlerle, gidiş kanunlarının ip ucunu barındırarak, özellikle arkeoloji-antropoloji gibi disiplinlerin her geçen gün önümüze yığdığı bulgularla görmek istemeyen gözlere batıran gerçekliği ile. Yoksa Komün, ilerlemeci tarih anlayışının tam da öteki zıt kutbunda yer alan, Komün’ü hamaset nutuklarıyla, -maddi gerçekliğinden koparıp kof bir Komün hayranlığıyla-aşkıyla kendilerinden geçerek- geçiştirilecek bir şey hiç değildir.
Modern Toplumları anlamanın yolu Marx ve ölümsüz eseri Kapital’se, Antik Toplumları anlamanın yolu Kıvılcımlı ve onun ölümsüz eseri Tarih Tezi’dir. Denilebilir, Tarih Tezi yeterince duyurulamamış, tanıtılamamış, ulaştırılamamış, hak ettiği ve gerektiği gibi okunulamamış. Doğrudur. Bu da Kıvılcımlı ardıllarının en büyük eksiği ve vazgeçilmez önemde ki görevidir.
KG’nü okuyup, İlerlemeci tez çıkarmak, en iyi niyetlisinden okuduğunu anlamamak, Kıvılcımlı’yı hiç anlayamamaksa da sorun bundan daha vahim ve bunun çok ötesinde. Komün, ister ilkel komünal toplum olsun ister gelecekteki sınıfsız toplum olsun, basit çocukça hayranlıkla geçiştirilecek, övgüler düzülecek, yüceltilip içeriği boşaltılacak, gençlik heyecanlarını ajite ederek kendi uçkun mücadele biçimlerine dayanak yapılacak bir Yapı değildir. Komün, burjuva sosyalizminin ilerlemeci görüşünü eleştirelim derken kendi küçük-burjuva uçkun görüşlerine feda edilecek bir yapı hiç değildir. Şaşı bakış derken kast edilen buydu, yoksa fiziksel şaşılıkla en ufak bir ilgisi yoktur.
Hayatın cilvesi galiba, Kıvılcımlı, sağdan-reformistlerden-liberallerden-burjuva sosyalistlerinden, hep Komün’e olan ilgisinden, tarih çalışmalarında Komün’ü temel almasından, biz zati yıllarını verdiği çalışması Tarih Tezi’nden dolayı -yazdıkları hiç okunmadan, incelenmeden, eleştirilmeden- sadece ve sadece finans-kapitalin yok saydırmak istediği, unutulmasını istediği, insanlığın bir zamanlar, evet on binlerce yıl öncesi de olsa eşit-özgür insan gibi yaşadığı bir hayat olduğu gerçeğini insan belleğinden söküp atmak istediği içindir ki bu çevrelerce yer yer alaya dahi alınmış. Kıvılcımlı’nın Komün hayranı olduğu, ona taptığı söylenmiş, yazdıklarının ciddiye alınmaması –hiç okunmadan, hiçbir bilimsel kritik yapılmadan- orada burada fısıldanmış, aforoz edilmiş, hatta yeri gelmiş anı kitaplarına malzeme olmuş. Bu noktada, bu birinci gruptakilere örnek vermek için, uzunca bir parantez açalım.
Mihri Belli, “İnsanlar Tanıdım” adıyla yayınlanan anılarında (6), 14.kısım, Harbiye bölümünde, bu gayretlerde daha da ileri giderek, Kıvılcımlı karşısına Arnold J.Toynbee’yi çıkarıp, şahsın Türk halkına sahip çıkmasından başlayıp, “Toynbee İngiliz emperyalizminin sözcüsü sıradan bir yazar olarak küçümsenemezdi. Birçok bakımdan ilerici bir tutumda olan çağımızın önemli bir düşünürüydü.” Diye yazabilmiştir.
Kıvılcımlı’nın, Toynbee için yazdıklarından:
“Batı, Toynbee ayarında Entelijans Servis’in doğucul sosyalizm sektörünü yaratmıştı. O sektörde teorisyen geçinen burjuva ideologlarına rahatça at oynatacakları bomboş alanlar bırakılmıştı. Bizim, “Mister Toynbee Tarih Bilimini Altüst Ediyor” eleştirimiz, o köpeksiz köyde değneksiz gezenlere karşı deneme idi. Birkaç edebiyatçı bu denemeyi şöyle okuyup geçti. İçlerinden o denemenin lanetlenip unutulacağını düşünen birisi, denemede yazılanları anlayabildiği kadar biçimsizleştirerek eşine dostuna, hatta üniversitemizin bilginlerine kendi orijinal buluşları diye, ucuz pahalı, toptan perakende satmakla yetindi.” (7)
“Tarih’in Bilimsel Kanunları ve Mr.A.Toynbee’nin “Elit”i (Mr. Toynbee Tarih Bilimini Altüst Ediyor)” başlıklı yazı, Kıvılcımlı tarafından, Fransız Diyogene Dergisi’nde 1927 yılında yayınlanan, Arnold Toynbee’nin “Yapmaya Çalıştığım Şey” yazısının eleştirisi olarak Fransızca kaleme alınmış ve Diyogene dergisine gönderilmiştir. Arşivde yazının Türkçesine rastlanmamıştır. Yazının Türkçe çevirisi ve Fransızca aslı, “Tarih Yazıları” adlı derlemede yayınlanmıştır. (8)
Ayrıca, Kıvılcımlı, batıda tarihçi olarak ünlendirilen Arnold J. Toynbee üzerine bir kritik(inceleme) yazmıştır. Yazının orijinali, el yazısı olarak türkçedir. Yazının orijinalleri IISH’da bulunmaktadır. Yazının herhangi bir başlığı yoktur. Arşivde, “Arnold Toynbee Eleştirisi” olarak adlandırılmıştır. Tapeleri yapılmış olup, henüz üzerinde detaylı çalışma yapılmamıştır.
“ Dünyamızın en az üçte birini hala kaplamış bulunan Emperyalizm düzeni ayakta kaldıkça, Toynbee gibi daha nice Tarih üfürükçülerine en yaldızlı ipek bilim kürkleri giydirilecek, kendileri, “ Büyük Doktrinler” kürsüsünün başköşesinde “ izaz, ikram” göreceklerdir. Bunun önüne geçilemez.
Mecbur muyuz Toynbee’lerle uğraşmaya? Başka dünyada yaşasak, bir psikopatın paranoid ….bunaklığı ancak akıl hasta hanesi uzmanlarına malzeme olabilirdi. Emperyalizmin göbeğinde kıvrandığımıza göre, Emperyalizm ise yalnız gizli polisi, açık nükleer silahları ile değil, asıl Toynbee vari insanlığı “ kafadan gayrımusellah” edici doktrinleriyle ayakta durabileceği için, Toynbee leri ciddiye almak zorundayız.” (9)
Sonuçta, birinci gruptakilerin çalışmaları amaca ulaşılmış, Komün yok sayılmış, Komüne hayran diye Kıvılcımlı yok sayılmış. Bu çevrelerce, hep ileriye bakılmış, maşallah sınıfsız-imtiyazsız bir kitle teranesiyle…
Öte yandan, hayatın cilvesi devam ederek, Kıvılcımlı, uçkun soldan, küçük-burjuva sosyalistlerden, post-modernistlerden bu kez de Komün’e hayran değil, Komün’e tapmıyor, Komün’ü maddi gerçeklik olarak inceliyor, Komün’ü göklerden yere indiriyor, ayakları üzerine bastırıyor diye ilerlemeci tarih anlayışı ile suçlanıyor. Tabii ki yine birinciler gibi tüm bu yorumlar Kıvılcımlı hiç okunmadan, Tarih Tezi zinhar hiç incelenmeden. Ne de olsa, barbar gelenekli, ömrü at üstünde geçen, okuma-yazmayla ilgisi olmayan, kitapsız-yazısız, göçebelerin torunlarıyız deyip geçelim. (Yakın zamanlardan örnek olsun diye, 10 nolu kaynağa bakılabilir)
Ama bir kez daha, Kıvılcımlı bize teorik emekleriyle göz kırpıyor. Ne yaparsanız yapın ey sınıflı toplumun, emperyalizm aşamasına gelmiş lime lime dökülen geberen kapitalizmin çağının aydınları, ister ilerlemeci olun ister hayalci olun, tarih öncesi sınıfsız toplum, ilkel komünal toplum gelenek-görenekleri ile olağanca ağırlığıyla onbinlerce yıl öncesinden günümüze buradayız diyor, batışlar-çıkışlar, çöküşler-yıkılışlar olsa da.
Evet, Komün, capcanlı olarak karşımızda duruyor ve Kıvılcımlı, olağanüstü önemdeki bu çalışmasıyla ona ışık tutuyor. Toplum kök hücresi, çekirdeği, Komün, sınıflı topluma doğru evrilir. Toplumun çekirdeği olan komün, içinde bulunan üretici güçler yasası ile kendini (toplum) üretmeye devam eder. (Toplumun çekirdeği Komün, Maddenin çekirdeği Atom, Canlının çekirdeği Hücre)
Ne İlerlemeci görüş ile ne de boş bir Komün hayranlığı ile ilgisi yoktur.
Bölümler incelendiğinde bu konuya yeri geldiğinde tekrar değineceğiz.
Bıkmadan usanmadan şu gerçekliğin altını bir kez daha çizerek bitirelim:
Komün, doğaya ve her türlü toplumsal gelişim şartlarına ayak uydurabilme esnekliğinde daima gelişen canlı bir organizmadır. Sürekli başkalaşım, gelişim halindedir, kendisini yeniden yeniden üretir, dağılır-derlenir, devir daimlerini sürdürür.
Konu ile ilgili derleyebildiklerimizi yazmayı görev bildik. Son derece önemli olan Komün konusuna eğilen bu çalışmaya bu bilgiler ışığında yaklaşılması dileğiyle…
Çalışmanın “Komün’ün Elemancıl Gelişimi” başlıklı 6.bölümden bazı pasajlar:
Kültür Elemanı: Ölüm Olayı-Güzel sanat Olayı bölümünden:
“Rüya da, insanın giderek rüyalara önem verişi de aynı mekanizmaya dayanır.Ölümün beden ile ruh tezadını açıklamayışı gibi, rüyalar da açıklayamazlar.Tersine rüyaları açıklayan da aynı mekanizmalar olur. Freud’un metafizikdonduruşları bir kenara bırakılırsa, rüyalarımızın da insanın (kişi ve toplumzıtlığıyla birlikte oluşmuş bulunan insan beyninin) bilinç-altbilinç tezadınınyansıyışları olduğu psikanalizce ortaya çıkarılmıştır. Tekrar hatırlatmak gerekir ki, komünde tek başına cinsel yasak elemanı diye bir şey yoktur, olamamıştır. Komünün diğer elemanlarıyla çekirdekçil bir bütündür. Komünü ve parçalanışlarını bilemeyen psikanaliz, sadece bu alana metafizikleştirdiği kişi ruhu açısından girebildiği ölçüde kendisini var edebilmiştir. Kişi kişiyle açıklanamaz. Kişi, toplumla birlikte açıklanır, sözü doğru ise; kişi de toplum da, komün anahtarlarının insanlık tarihinin her problemine veya kilidine sokulup açılışıyla çözümlenebilir. Bu yüzden komünün parçalanışları kadar, komün çekirdeği üzerinde de durmalıyız. Ki, neyin nasıl parçalandığını bilebilelim.”
Komün’de “İşbölümü” Elemanı bölümünden. (Yarımız olan “Kadın” ın hala “hiç” likten “hep” liğe geçemeyişini anlatıyor.)
“Dolayısıyla ateşin keşfinden hemen önce ve sonra, komünde ilk büyük iş bölümü gerçekleşmiş olmalıdır: Kadın bir çok çocuğuyla ev işlerinde görevlenirken, erkek dışarıda av işinde görevlenir….
Yukarı vahşet sonunda görülen küçük kadın kabartmaları ve heykelciklerine bakılırsa, kadının üreyim organları-bölgeleri had aşırı belirgin, elleri tersine küçük işlenmiştir. Yukarı vahşette bile kadın, teknik ile değil, üreyimle tasvir edilmiştir. Ve bu kadın, artık toplumun aktüel lideridir. Aşağı barbarlık aşamasında kadın giderek tanrılaşır. Totem tanrı geleneğinin içinde öne çıkar.
Ama hep uzmanlaştığı işi, ev işleridir. Çocuklar ve çömlekçilik-ateş ile olan işler-evin yapımı-kotarımı-eğitim organizasyon-toplumcul münasebetler: Hepsi anaların işidir.
Demek kadın, boylu boyunca yüzbinlerce yıl, vahşet çağının tümlüğü içinde, türlü aşamanın ve insan türlerinin batış çıkışlarında hep ev işlerinde yoğunlaşmak zorunda kalmıştır. Bununla bitmez, aşağı barbarlığın onbinlerce yıl süren ana hukuku döneminde, yine kadın daha da beceri ve ustalığını geliştirerek, ev işlerinde uzmanlaşır. Buna bahçe ekimi de eklenir.
Erkek av işlerindedir.
Bu büyük birinci işbölümü, barbarlığın sürü aşamasına kadar sürmüş görünüyor. Erkek, sürü-çoban işlerinde öne çıkarken, komün göçebe aşamasına doğru başkalaşıyordu. Ama kadın yine ev işlerindeydi.
İlkin kadını tanrılık mertebesine dek yücelten birinci büyük işbölümü (üreyim zorunluluklarının ağır basan damgası) sonradan, babahan erkek sistemlerinin sinsice-hileyle-kancıkça yarattıkları kadının en alçaltıcı kaderlerinde temelli bir rol oynadı. Kadın, erkek sistemlerinin gizli-açık fuhuş metaı haline denk düşürüldü. O bakım ve durum kolay değişmeyeceğe benzer. Kadının hâlâ kendisi için bir sınıf olma yoluna giremeyişinden alacağımız derslerin başında,bu eski köklerin bilinçlere çıkarılması gelir.”
Komün’de “Tabu” Elemanı bölümünden. (Kahredici Şeflik düzeninin köklerini açıklıyor)
“Burada açıkça tabu babahanlaşmış şefe hizmet eder. Şef ne ateş üfler, ne de onun çakmak kutusuna-elbisesine; kılına dahi kimseler dokunamaz; tabular hep onu korur. Oysa biliniyor: Bütün bunlar totem tanrı yani kan teşkilatlarının uyum mekanizmasıydı. Önce komün, kendi amaçları: Üreyim ve üretimi için kutsallaştırıldığı totemine ruhunu bağlamıştı. Şimdi tabu. Babahanlık ve egemenliğinde komün insanının ruhunu da bedenini de ele geçiriyordu. Şef böylesine dokunulmazlaşarak totemizmi yozlaştırıyordu. Demek şeflerin modern çağları bile “ölünceye dek: kaydı hayatla iktidar oluşu”nun kökleri bu denli derindir. Silah arkadaşlarının-komündaşlarının üzerinde böyle kutsallaşıyordu.”
Komün’de “Anahanlık”-“Babahanlık” Elemanları. (Kadıncıl düzeni anlatır)
“Kadıncıl düzenin, erkek düzeni babahanlıktan çok önce geldiği apaçıktır. Yine de klasik bilim uzmanlık mihraplarının asaleti ve çıkarları uğruna olmadık parendeler atar, gerçeği tanınmaz hale getirmekte yarışır……
Kadıncıl düzene yanlış olarak “Anahukuku” veya “anahanlık” adı verilir. Erkek, sürü yetiştirme olanaklarını ele geçirir geçirmez komüne baş olunca, gerçekten zorba babahan kesilmiştir. Bu sebeple yukarı vahşetin ve aşağı barbarlığın içten-doğal analık sistemini kendisi gibi anahanlık sayar. Kadıncıl düzende, babahanların iktidarı ele alışları gibi zorbalık belgelerine rastlanmıyor.
Kadıncıl düzenlerin, medeniyetten üç-dört bin yıl sonralara dek ayakta kalmış olmalarına bakılırsa ne denli kökü eskilere dayanabileceği de vahşet tarihiyle denk düşer…..
Kadıncıl düzenler sürü ekonomisinin gelişimiyle barışçıl ve savaşçıl altedilmiştir.”
Türk-Kürt-Kafkas-Moğol-Çin-Afrika Komün Elemanları-Komün’ün Yeniden Üretimi bölümünden.(Medeniyetler tarihinin gerçek yüzü anlatılır)
“Bu kaba çizgilerinde bile anlaşılabilir ki “Medeniyetler Tarihi” diye abartarak sansür ettiğimiz şey: İçinden çıktığımız komün kabuğunu tekmeleyişimizdir. O zaman daima “ileriye bakış” ve “kaçış” insanlığa içine girip koşuşturduğu medeniyetin de ne anlamlara geldiğini anlayamayış (bir manyetizmaya tutuluş) bütünlüğünü kazandırmıştır. Demek komün çekirdeğimizi kanunlarıyla bilmek, büyük sansürümüze eşdeğer bir sosyal psikanalizin yerine de geçer.
Medeniyetler tarihi denen şey, gerçekte komünlerin sınıflı topluma geçişleri tarihidir. Tarihsel devrimlerin, medeniyetlerle komünlerin güreşi tarihidir.
Medeniyetlere-sınıflı topluma geçilince, komünün işi bitmiş-komünün tarihi sona ermiş oluyor mu? Evet! Ve hayır!”
Ortaçağ Komünü bölümünden.(Kıvılcımlı ünlü sözü, “Antik tarihte ortaçağlar çoktur” diye başlar ve anlatır. Bir kez bile siklüs terimi geçmez.)
“Eğer komün temeli durmadan kendisini yeniden üreten ve yeniden üretirken açılıp-kapanan ama kendi kanunlarını aşamadığı için devridaimler (cycle’lar) halinde gelişen bir yol izliyorsa, modern insanın göbek bağı komün plesentasında ne denli yakın ve uzak bulunduğu araştırılmalıdır. Yoksa kopuşmuş veya kopuşmamış olduğu değil. O göbek bağı ve plesenta, komünden çıkıp gelen toplum biçimlerinin gelişim kanunlarıdır.”
Ve 6.bölümün son paragrafı.
“Kapitalizm açılınca, komün elemanları YOK olur mu? Engels, 19. Yüzyıl sonunda bile gördüklerini yorumlar. Komün elemanları insanlık yaşadıkça başkalaşarak ve yozlaşarak sürebilecek dirence; daha doğrusu en temelli kanunlara sahiptir. Komün elemanları, GELENEKLER ve İÇGÜDÜLER (insan şuur ve altşuuru: BENLİK) içinde değişim geçirerek, sürüp yeni bir bilinçsezgi biçimlerine ve toplum biçimlerine dönüşerek sürer. Çünkü insanlık, komün elemanlarının varlığıyla kaim olur. Komün yenilebilir, yok edilemez.
Yeri zamanı geldiğinde sosyal devrimler ve bilinçler-sınıflar veya “İNSAN” biçiminde kendisini yeniden üreterek var olurlar. Başka bir bölümde konuyu işleyebileceğiz.”
Memnune Kayagil
Kaynaklar:
(1)- Komün Gücü, 6.Bölüm, s.165, 8.Bölüm, s.253, Köksüz Dijital Yayın
(2)- Komün Gücü, Tarih Bilimi Kitapları, Şubat 2000, Önsöz, s.11, s.9
(3)- Komün Gücü, Derleniş Yayınları, Nisan 2018, Sunuş, s.13
(4)- Hikmet Kıvılcımlı, Tarih Devrim Sosyalizm, Köksüz Dijital Yayın, s.89-102
(5)- Tarih Tezi, Tarih ve Devrim Yayınevi, Istanbul, 1974, s.176-179, 197-198
(6)- Mihri Belli, Mihri Belli’nin Anıları, İnsanlar Tanıdım II, Doğan Kitap Yayınları, Istanbul, 1999, s.43-49, 14.Kısım-Harbiye
(7)- Hikmet Kıvılcımlı, Toplum Biçimlerinin Gelişimi, Köksüz Dijital Yayın, Önsöz, s.8
(8)- Hikmet Kıvılcımlı, Tarih Yazıları, Köksüz Dijital Yayın, s.142
(9) International Institute of Social History- IISH, Folder 373, Arnold Toynbee Eleştirisi
(10)- E.Gozel Dündar, Hikmet Kıvılcımlı ve “Tarih Tezi” Üzerine Eleştirel Notlar, Komün Dergi, Sayı 4, Ocak-Şubat-Mart 2020