SİYASETİMİZ (BÜTÇE DOLAYISI İLE)
Kitapçığın-Broşürün ilk baskısı, “Siyasetimiz (Bütçe Dolayısı ile)” adıyla, Vatan Partisi Yayınları, No: 1, Rıza Çoşkun Matbaası, Istanbul, 34 sayfa olarak 1957 yılında yapılmış. Daha sonraları başka baskıları da değişik yayınevlerince yapılmış. (1977 yılında, Vatan Partisi Yayınları, 2011 yılında Sosyal İnsan Yayınları gibi)
Bu kitapçık, 1957 yılında, DP iktidarının hazırladığı Bütçe tasarısı üzerine Vatan Partisi’nin görüşleri olarak Kıvılcımlı tarafından kaleme alınmış ve yayınlanmıştır.
Kurulduğu 1954’den, 1957 seçimleri sonuna dek, Finans-Kapital ve Tefeci-Bezirgan ortaklığındaki faşizme karşı dövüşen, İşçi Sınıfı partisi, Vatan partisinin, iktidarın, 1957 erken seçimleri öncesinde hazırlayıp sunduğu Bütçe üzerine görüşleridir bu kısacık broşürde anlatılanlar. Sadece içi boş ajitatif, popülist, kuru kritikler-eleştiriler değildir, en ince ayrıntısına kadar, güncel tüm istatistikler, rakamlar, veriler kullanılarak analizler-izahlar-açıklamalar yapılmış, çareler, öneriler sunulur. Dönemin parlamento da bulunan üç muhalefet partisinin söylediklerini, tenkid-izah-çare çerçevesinde inceler.
Yayınlanan bu eleştirinin, kitapçığın yankıları olmuş mudur, olduysa ne olmuştur? Bilmiyoruz. Yalnızca, Fuat Fegan’ın, Yurtdışı Kataloğu, s.9 da belirttiği ufacık bir not bu konuda araştırılıp üzerinde incelemeyi beklemektedir. Şöyle yazar: “Türker Acaroğlu: “İki Broşür”; Vatan gazetesi, 14.6.1957. ( “Fikir ve Sanat” sütununda “Siyasetimiz” broşürü ile ilgili eleştiri yazısı). Gazetenin aslı”
Kısa yaptığımız bir İnternet araştırmasında net bir bilgiye ulaşamadık. Daha ayrıntılı çalışma gerekmektedir.
Kitap, üç ana bölümde kaleme alınmış, ana bölümlere geçilmeden hemen önce, Kıvılcımlı, her zamanki yöntemi ile “Meselenin Konuluşu” ile giriş yapar. Üç ana başlık da, Muhalefet, İktidar ve Vatan Partisi’nin Bütçeye, politikaya bakışları incelenir. Her bölümde, çok detaylı istatistikler, gerek iktidarın gerekse de muhalefetin verdiği rakamlar incelenir, değerlendirilir, yorumlanır. Kaynakça olarak günlük gazeteler kullanılır, bunu şöyle açıklar Kıvılcımlı: “Muhalefet, yapılanı beğenmemekle kalmaz. Yanlış̧ varsa, önce onun OBJEKTİF İZAHını yapar (yani asıl sebeplerini gösterir); sonra KONKRET ÇARElerini ortaya kor (yani gereken değişiklikleri teklif, eder). Meclis muhalefetimiz, kendisini yalnız, tenkit [eleştiri] yapmakla mükellef sayar. Ne İZAH, ne ÇARE göstermeyi ciddiye almaz.
Halbuki, parti iktidar için kurulur. Yapacakları “yuvarlak” vaatlerden ibaret kalırsa, millet nereye gider? D.P. hayatın ucuzlamasına mı muhalifti, toplantı, basın, hatta radyo hürriyetine mi? Hakim teminatına, üniversite muhtariyetine mi?
İzah ve çare göstermeyen tenkit kısırdır. Ona, ilimce tenkit bile denmez. Üç partiden örnekler verelim. (Maalesef elimizde gazeteden başka malzeme yok. Eksik ve yanlışlar için şimdiden özür diler ve düzelteceklere peşin teşekkür ederiz.)”
60 yıldan fazla olmuş kaleme alınalı. Doğal ki bugünden bakınca dönemin rakamları çok da bir anlam ifade etmeyebilir. Bu anlamda rakamlardan ziyade eleştiri yöntemi bizi ilgilendirir, yani Muhalefete İktidara bakış. Muhalefet nasıl olmalıdır sorusuna tokat gibi yanıttır Kıvılcımlı’nın yazdıkları. O günden bu güne ne yazık ki olumlu anlamda bir değişiklik söz konusu olmamış. İktidara meşruiyet sağlama aracına dönüşmüş bir Muhalefet sürüp gitmektedir. Kimler vardır 57 Parlamentosunda muhalefet olarak? CHP, Hü.P. (Hürriyet Partisi), CMP (Cumhuriyetçi Millet Partisi)…
Bu üç muhalefet partilerinin görüşleri, eleştirileri, varsa izahatları ve önerdikleri çareler incelenir. Bütçe görüşmelerinde muhalefet olarak, dönemin CHP’sinin o günkü bulduğu ÇARE, bugünkü CHP’sinden bir milim farkı yoktur, üstüne üstlük bugün çok daha geniş bir toplumsal muhalefet tarafından da bu çare kabul görmekte ve savunulmaktadır. Daha da acısı, o günlerde Kıvılcımlı ve Vatan Partisi en azından bu kitapçığı yayınlayarak her türlü baskıya, susturulmaya, yok sayılmaya rağmen gerçekleri haykırmışlar, ama bugün böyle bir haykırma var mı?
“ ÇARE: C.H.P. Kestirmeden gider: “BU HÜKÜMET İŞ BAŞINDA OLDUKÇA, HİÇBİR VAİT VE TAAHHÜDÜN YERİNE GETİRİLİLECEĞİNE İTİMAT EDEMİYORUZ” der .
Böylece, sözlerin umumi yuvarlaklığı, sivrile sivile Menderes’e batan mızrak ucuna döner: Çare= Menderes’in gitmesi… Ne hazindir ki, 7 yıl önce: İnönü giderse demokrasimiz cennete kavuşacak parolası yayılmıştı. Kaç yıl sonra, bakalım kim giderse…” (Günümüzde RTE giderse her şey güllük gülistanlık olacak diyenlere 60 yıl öncesinden bir uyarı)
Peki İktidar ne durumdadır?
“ Muhalefet karşısında iktidarımıza yaraşan ne olmalıdır? Yaptığı müspet OLAYları, gerçek ÖLÇÜleriyle belirttiği kadar açıkça karşılaştığı güçlükleri, uğradığı başarısızlıkları da milletin önüne sermek… Menfi neticelerin sebeplerini ve çarelerini aydınlatmaya çalışarak, bütün vatandaşları kendi kendilerine dair belli bir fikir ve karara gelmelerine yol açmak… İcabında
bu kaderin en iyiye gitmesi için şartsız, kayıtsız her vatandaşın tenkit, izah ve çare tekliflerinde bulunmasını kolaylaştırmak.
Vatan Partisine göre, o zaman millet iktidara inanır ve inandığı çapta güvenir. O zaman her güçlük, yenmek azmini şahlandırır. Katlanmanın yerini, yaratıcı akılcılık tutar. Bu şuurlu gayretin cehdin şavkı altında geriliğimizin buzları, güneş̧ gören kar gibi erir.
Ama bu ideal iktidar kolay mı? İnsan yeryüzünün en kuvvetli mahlûku olduğu için, en zayıf yarattığıdır. D.P. iktidarı da kusurlarını sadece saklamış̧. Bütçe tartışmalarının ikinci dersi
bu oldu.”
İktidarımız başlığı altında, Enflasyon, Para (değeri-kıymeti, fiyatı-pahası) Vergi Adaleti, Milli Gelir konularına çok ayrıntılı rakamlar vererek değinir.
“ İlkin: Ekonomisi sağlam olanın parası da sağlam olur. Ekonomi paranın aynası değil, para ekonominin aynasıdır.
Sonra: “PARANIN KIYMETİ” nedir? Bu gün tedavül eden (elden ele geçen) “Türk parası” banknottur. Kâğıt paranın KENDİSİNDE bir “kıymet” yoktur. Tedavülü süngü kuvvetiyle olmasa: O kirli kâğıdı insan eğilip yerden almaz. Kâğıt para, onu çıkaran banka kasasındaki ALTIN kıymetine semboldür. Ekonomisi selâbetli liberal ülkelerde, vatandaş̧ istediği zaman banknotu götürüp yerine altınını alabilir. Onun için, banknotun kendisinde bulunmayıp, TEMSİL ettiği kıymet, üzerindeki rakamla değil, bankada saklanan karşılık altını miktarıyla ölçülür.
Eskiden devlet baba züğürtledi mi, bastığı kıymetli madenini eksiltir, mesela altına bakırı çokça katardı. Onun için züyuf akça, vatandaşa “Ben eksiğim” diye bakır bakır bağırırdı. Modern medeniyette, devlet baba, ahaliye kıymetli maden yerine damgalı kâğıtlar verip: Korkmayın diyor, altınlarınız kasamda! Züğürtledikçe, bankada yatan altın miktarından dilediği kadarını eksiltebiliyor. Ve banknotlardan hiç birinin yüzünde, temsil ettiği değerin eksildiğine dair bir kızartı görülmüyor. Para düşmesi budur.”
Bütçe seviyesi ve vergi adaleti bölümünde Kıvılcımlı, 1950 ve 1957 bütçelerini karşılaştırır. İktidarın yaptığı gibi paranın itibari değerine göre değil gerçek pahasına-fiyatına göre. İktidarın, paranın itibari değerine göre 7 yılda %143 lük bir bütçe artışı yalanına karşı: “Ne yazık ki, bu artış̧ kâğıt paranın İTİBARİ kıymetine göredir. Reşat altını ile GERÇEK pahası ölçülünce 1950’ye nispetle 957 bütçemiz 1 milyar 381 milyonu geçmez.
Demek 7 yılda bütçemiz BİR BUÇUK MİSLİ ARTMAK söyle dursun, 950 kâğıt parasıyla 261 milyon (% 15,7) ALTIDA BİR EKSİLMİŞTİR!
Bu itibari artma görünüşlü GERÇEK EKSİLME neden?
Bunca kalkınma hamlelerine rağmen bütçemiz bari olduğu gibi niçin kalmamış̧? Bunun baş sebebi, vergi sistemimizde olsa gerek: Matrahların ağır yükü, küçük kazançlılarda. Kalkınmanın büyük kârı ise az vergi ödeyenlerde. Mesela, vasıtalı vergiler (yani milyonerin de, işsizin de EŞİTÇE ödedikleri): 1950’de1 milyarken, 1953’te 1,5 milyarda… Gene, sanayi kârı 2 misli artarken, işçi ücretleri 5’te 1 azalmakta… Tabii, fakir insanların kazançları, dolayısıyla da alım kabiliyetleri düştükçe, asıl vergilerin matrahları küçülür. Nitekim, gerçek ücretler gibi, gerçek gelir tahminlerinin, de TAM BEŞTE BİR nispetlerinde düşmüş̧ bulunmaları tesadüf değildir.
ÇARE: İtibari bütçe artışı ile sevineceğimize, gerçek bütçemizi arttırmak için, vergi adaletini küçük gelirliler lehine düzenlemeye bakalım. Milyon kazananlara imtiyaza benzer muafiyet veya kaçamaklar bırakırken, ekmeğini zor çıkaranlardan kaçınılmaz vergiler kesmek, neticede bizzat devletimizin maddi temelini zaafa uğratmıştır.”
Vatan Partisine göre durum nedir?
Kıvılcımlı adım adım sıralar. Sanayi düşmanlığının sebebi, maddi temeli nedir diye başlar.
“ Hâl böyle iken, Vatan Partisi dışındaki bütün muhalefet, hep bir ağızdan adeta şöyle bağırıyorlar “MENDERES; STOP!” Bu neden? İktisadiyatımızdan, ahlâkımıza kadar her şeyimiz çok daha çok sanayileşmeyi beklerken, iktidarın eteklerine sarılıp, yorganımıza göre ayağımızı uzatma tavsiyesi nereden?.. Şüphesiz ta Ortaçağdan. Çünkü modern zamanın parolası: AYA- ĞIMIZA GÖRE YORGANI UZATMAKTIR! Yavaşlama değil: Sesi geçtikten sonra ışık süratine kadar çabuklaşmaktır”
“ Bu felsefenin MADDI TEMELI: Osmanlı ve kapitülasyon artığı, SERMAYEDAR ÖNCESI tefeci-bezirgan temayülüdür: Avrupa’dan hazır malın âlâsını getirip, yağlı kâr etmek (BEZİRGANLIK); yahut küçük, dağınık müstahsili faizcilik ağında haraca bağlayıp karunlaşmak (TEFECİLİK) dururken.. sanayi de nesi oluyormuş?”
Önce Ziraat mi, Sanayi mi?
“HER SEYDEN ÖNCE ZİRAAT” aşkıyla; vatana 40 bin traktör girdiğini Maliye Vekili söylüyor. Ziraatımız bir anda Birleşik Amerika’ya dönecek sanıldı. Bugün buğdayımızdan peynirimize kadar “AMERİKAN YARDIMI bekliyoruz. Neden? Tekrardan bıkmayalım:
1- Ekonomimizi AĞIR SANAYI den mahrum bırakıp, makineleri Batıdan getirtmemiz: TEMELI atılmamış̧ binayı havada kurmamıza benzedi.
2- Yatırımlarımız! YARI DEREBEYI ARTIĞI münasebetler ortasında kullanışımız, adeta çökmüş̧ ahşap konağı kalasla destekleyip, yağlı boyalarla MAKYAJLAMAMIZA benzedi.”
Yatırım israfımız bölümünde Kıvılcımlı, 1950-57 arası 7 yıllık dönem için, yıllık bütçeleri, devlet yatırımlarını, dış yardımları, dış borçları inceler. Ve sonuçlar gerçekten üzücü, üzücü olduğu kadar şaşkınlık vericidir. Günümüzde nasıldır bu durum, farklı olduğunu sanmıyorum ama incelemek gerekiyor.
“7 yıllık bütçemiz, aşağı yukarı, dış̧ yardımlara müsavi!.. Ararken bulduğumuz bu neticelere kendimiz de üzüldük. İnsana şaka gibi geliyor ama, demek biz, 7 yıl, milletten on para vergi almaksızın, dış̧ yardımla bedava, havadan yaşarmışız.
Dış̧ yardımı yemişiz; bir o kadarını milletten toplayıp yemişiz; bir o kadar da borç etmişiz.. Doğrusu pes!”
Peki İşçi, Ekonomisi olsaydı:
“ Bu müthiş̧ israf neden? Meclis muhalefetine kalırsa, D.P.’nin KÖTÜ niyetinden veya hükümetin ILIMsizliğinden, hatta sırf Menderes’in DIKTATÖRlüğünden. Hayır efendiler! Meseleyi o kadar küçültmeyelim. Ne bir şahıs, ne bir hükümet, ne bir parti o kadar çabuk ve kolay hürriyetsizliğe kayamaz. Teşhisi yanlış̧ korsak, yarınki tedavimiz de karanlığa kubur sıkmak olur. D.P.’nin yerinde kim olsa, bu görüşle başka şey yapamazdı.
Vatan Partisine göre asıl sebep: Osmanlı mirası tefeci ve bezirgan tesirlerin iktisadi siyasi münasebetlerimize ağır basmasıdır. Halbuki, aziz milletimiz içinde, köylerden, şehirlere zehir gibi çalışmak için akın eden, şehirlerde arı gibi teşkilatlanan taze bir İÇTİMAİ KUVVETIMIZ gelişmiştir. İşçi sınıfımız; ne tembeldir, ne müsriftir, ne sanayi düşmanıdır, ne ecnebi hayranıdır.. ne de başka herhangi bir sınıf ve zümreden daha az VATANSEVERDİR. Bilakis. Ona itimat etmenin zamanı gelmiş̧, geçmiştir bile. Böyle temiz, çalışkan ve gürbüz bir içtimai kuvvetimizi, milli ve tarihi vatandaşlık vazifesinden uzak tutmak, onu sadece İKTİSADI BİR ELEMAN ve SIYASI BIR ALET durumunda muhafaza, etmek, demokrasi gelişmemizin en büyük kaybıdır. İşçi sınıfına da -yalnız kitapta değil- hayatta: Sınıf imtiyazını yasak eden Anayasamıza uygun, tam ve kâmil SIYASI HAK ve VAZİFELER tanımak, başka her memleketten çok Türkiyemiz için ölüm kalım davasıdır.”
Son paragraflarda Vatan Partisinin siyaset anlayışı özetlenir.
“ 1- MUHTEVALI [İÇERİKLI] SIYASETI:Vatan Partisine göre siyaset boş bir zarf değildir. İktisadi ve içtimai bir ÖZ taşır. İktisat ile siyaset birbirinden ayrılamaz. İktisadi olay siyasinin bir PARÇASIdır; siyasi, iktisadilerin BÜTÜNÜdür. Siyasi, iktisadiyi çürütmez, tamamlar. Siyasetin muhtevası, özü: Yukarıdan beri anlattıklarımızdır. Siyasi bir parti, öze dair: MÜPHEM ve UMU- MI bir takım lakırdılarla kalırsa, onun hürriyet şekillerine dair söyledikleri, kendi kendisini veya başkalarını aldatmaya varır. Muhtevasız, özsüz, cansız politika muharebeleri beyhudedir.
2- ŞEKILLI SİYASET: Hangi konuyu siyasetçe ele alırsak, ona dair, elle tutulur, önü sonu belli, manası açık, SONRADAN TAHRIF EDİLEMEZ bir TARİF yapılmalıdır. Mesela modern siyaset KANUNlara dayanır. Kanunların başı ANAYASadır. Anayasamızda hürriyetler nasıl tarif edilmeli? Başka Partiler buna dair yalnız umumi lâf ediyorlar. Halbuki Vatan Partisi bir yıldan beri ANAYASA PROJESİNİ Üniversitenin potasına atmış̧ bulunuyor. Oradaki teklifler açık: TESRI [KANUN YAPMA] YETKİSİ: Milletvekillerinin 4 yıl istediklerini yapması olmamalıdır. Vekaletname veren ASIL millet, kendi vekillerinin yanlışlarını ne zaman görürse işe karışabilmelidir (Referandum). ICRA ve KAZA yetkileri, mademki “MILLET NAMINA” kullanılır, DOĞRUDAN DOĞRUYA milletten VEKALETNAME almalıdır. Bu da HÜKÜMET ve ADALET organlarının da meclis gibi SEÇIMIYLE olur. O zaman ne meclisin KANUN DİKTATÖRLÜĞÜ, ne bu kanunları tatbik eden İDARECİ ve HAKİMLERİN emniyetsizliği kalır.
Öteki partilerde, HÜRRİYETlerimizin böyle anlaşılır ve gürültüye getirilemez tariflerini görmüyoruz. Onun için onların Üniversiteye muhtariyet, basına hürriyet, hakime emniyet.
Anayasaya riayet, Kırşehir vilayet… Falan paşaya veya beye Başvekâlet yollu takrirlerini, -mazur görsünler- skolastik ve stereotipik buluyoruz; modern parti ŞIARlarından ziyade tarikat ZİKRÜ TESPIHine benzetiyoruz. Çünkü, o sözler: Milleti aydınlatmaktan ziyade, mürit oyalamaya yarıyor.”
Yararlanılan Kaynaklar
-Fuat Fegan, Dr.Hikmet Kıvılcımlı Bibliyografyası, Murat Matbaacılık, Istanbul, Ocak 1977, s.49
-Fuat Fegan, Dr. H. Kıvılcımlı arşivi, Yurtdışı Kataloğu (IISH), s.9
-H.K.-Arşiv (IISH), s.6
–Siyasetimiz (Bütçe Dolayısı ile)-Köksüz Dijital Yayınlar-Internet. Yazıdaki alıntılar bu yayından alınmıştır.
Notlar
-Mehmet Türker Acaroğlu (1915-2016), yazar, kütüphaneci, çevirmen.
-Hürriyet Partisi (Hür.P.), DP’den ayrılan bir grup (19kişi) muhalif milletvekili tarafından 20 aralık 1955’de kurulmuş. Daha sonra, 24 kasım 1958’de kendini fesih etmiş, içlerinden bir grup CHP’ye katılmış.
-Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP), kapatılan Millet Partisi yerine kurulmuş, 1954-1958 arasında faaliyet göstermiş, lideri Osman Bölükbaşı olan parti.