TİP SEMİNERLERİ
Kitap, Hikmet Kıvılcımlı’nın, dönemin TİP-Türkiye İşçi Partisi,Gaziosmanpaşa ve Beşiktaş ilçe şube yöneticilerinin isteği, daveti üzerine bu şubelerde verdiği seminerlerde yaptığı konuşmalardan, derlenerek hazırlanmış bir çalışmadır. 1970’lerin başına gelindiğinde, Türkiye’de devrimci mücadele yükselişte, 68 gençlik hareketlerinin etkisi her yerde hissedilmekte, yükselen bu mücadeleye cevap vermekten çok uzakta olan dönemin TİP’i ve yöneticileri. Sonuçta, mücadelelerine TİP içinde başlayan gençlik hızlı bir şekilde TİP ile kopuş yaşamakta, yeni arayışlar içine girmekte, günün mücadele biçim ve parolalarını aramakta, okumakta, bilgilenmek istemekte. Kıvılcımlı ise bir yandan dergilere, gazetelere yazmakta, diğer yandan hızlı bir şekilde eserlerini yayımlayabilme çabası içinde, bulduğu her mecrayı kullanmakta, durup dinlenmeksizin ordan oraya koşturarak seminerler vermekte, konuşmalar yapmakta, panellere katılmaktadır. TİP Seminerleri, daha sonra Dev-Genç Seminerleri adıyla kitaplaştırılacak olan, Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu TDGF’nin İstanbul Bölge Yürütme Kurulu’nca üyelerinin eğitimi amacıyla istenmiş seminerler gibi yine aynı dönemde gerçekleşmiş, TİP genel merkezine muhalif olan bu iki ilçede, TİP Beşiktaş ve Gaziosmanpaşa ilçeleri, Şubat ve Mart 1970’de Kıvılcımlı tarafından verilen Seminerler büyük ilgi görmüş, özellikle seminerler sonrası dinleyicilerle sorular-cevaplar şeklinde gerçekleşen tartışmalar bölümleri dönemin o yakıcı teorik ve pratik sorunlarının tartışıldığı, canlı, dinamik zeminler olmuştur. Toplam 3 Seminer verilmiştir. TİP Gaziosmanpaşa ilçe binasında, ilk seminer 15 Şubat 1970’de verilmiş, ikincisi ve üçüncüsü TİP Beşiktaş şubede, 25 Şubat ve 6 Mart 1970 tarihlerinde verilmiştir. Seminerlerin band kayıtları, daha sonra redakte edilmektedir. Redaksiyon ile ilgili Fuat Fegan’ın notlarından öğrendiklerimiz, TİP Beşiktaş ilçede verilen 25 Şubat tarihli seminer için, “Seminerin tamamı banda alınmıştır. Redaksiyonda yer yer epey zorluklarla karşılaşılmıştır”, 6 Mart tarihli seminer için, “Seminerin son bölümü banda alınamamıştır”, TİP Gaziosmanpaşa ilçede verilen 15 Şubat tarihli seminer için, “ Seminerin tamamı banda alınmıştır. Yalnız yer yer dinleyicilerin sözleri alınamamıştır”.
Kıvılcımlı, 60’ların sonunda gerçekleştirdiği bu konferanslarda, seminerlerde, toplantılarda hem günün yakıcı pratik sorularına, güncel tartışmalarına değiniyor, açıklamalar getiriyor hem de en temel teorik konuları bilimsel sosyalizm açısından irdeliyor, tahlil ediyor, açıklıyor. Her seminerde, ilk girişte konuyu teorik olarak ayrıntılı analiz ve izah ediyor, temel prensiplerin altını çizerek, özellikle tartışmalar bölümünde dinleyicilerden gelen soruları dayanak alarak dönemin pratik sorunlarına cevap veriyor. Bu anlamda son derece değerli bilgiler içermektedir bu seminerler, dönemin devrimci ortamının panoramasını tahlil edebilmek için.
Dev-Genç ve TİP Seminerleri 1970 yılının ilk aylarında verilen, konuları birbirine yakın, ülkenin ve dünyanın somut tahlillerini yapan dönemin politik tartışmalarını da içeren, katılımın kalabalık ve canlı olduğu, konuşma sonu yapılan tartışmalardan ilgini çok yüksek olduğu anlaşılan toplantılardır. Kıvılcımlı’nın görüşlerini, düşüncelerini, yazdıklarını, gençliğe, partililere anlattığı onlarla sıcak temas kurduğu bu anlamda önemi tartışılamaz çalışmalardır.
TİP Seminerleri’nde 3 adet seminer konuşması da vardır. Alıntılar, Köksüz digital yayınlarının aynı adlı kitabından alınmıştır.
İlk seminer 15 Ocak 1970’de Taşlıtarla semtinde, TİP Gaziosmanpaşa İlçe bürosunda verilmiştir. İkinci seminerin verileceği Beşiktaş ilçesi de olmak üzere seminer verilen TİP ilçeleri TİP genel merkezine muhalif şubeler, yönetimin çizgisini karşılar, daha çok o dönemdeki TİP muhaliflerinin bulunduğu MDD çizgisine yakınlar. Milli Demokratik Devrim-Sosyalist Devrim tartışmaları, TİP-MDD tartışmaları dönemin en önemli politik tartışmaları, ister istemez herkes bu konu etrafında dönüp duruyor. Kıvılcımlı bu anlamda konuşmalarında, daima ilk başta, bilimsel sosyalizmin genel prensiplerini hatırlatarak, açıklayarak dünyanın ve ülkenin ekonomik-sosyal yapısının yani somut şartların somut tahlilini yaparak konuya giriyor. Boş soyut dayanaksız tartışmalar yapmak yerine somut çerçeveyi çiziyor, buna azami gayret gösteriyor. Dünya ve Türkiye tahlili, antika tarih, barbarlık, sınıfsız ve sınıflı toplumlar, Osmanlı, Cumhuriyet dönemi tahlili ve Proletarya Partisi, örgüt meselesi vb.gibi ana noktaları oluyor bu seminerlerin. Bu anlamda gerek Dev-Genç Seminerleri gerekse de TİP Seminerleri benzer konuları içermekte, Seminerler sonrası yapılan tartışmalarda birbirlerine benzemekte, dönemin ortak sorunları olmaktadır.
Taşlıtarladaki ilk seminere girişteki birkaç paragraftan sonra şöyle başlar Kıvılcımlı, “ ….burada size bir nutuk çekmeye yahut hiç bilmediğiniz müthiş parlak gerçekleri tekrarlamaya gelmiş değilim. Zaten öyle gerçek de olmaz. Gerçek sizlersiniz, hayattır. Oradan alacağımız elemanlardır bize doğruyu yahut eskil erin deyişiyle gerçeği gösterecek olan. Şimdi biz burada onu arayalım. Kendi çevremizde, şu alçakgönüllü Taşlıtarla hayatında dünya ölçüsünde değerlendirilmesi gereken birçok problemler, meseleler, sorunlar vardır. Onları koyalım. Onlar içinde yönelmeye çalışalım. Hem aydınlık bulmaya, karanlık noktalar varsa, onları aydınlatmaya gayret edelim, hem de, ondan sonra da tabiî, adım atmaya -yani sadece aydınlıkta lâmbayı yakıp oturmak değil- yapılacak işler ki ona yeni deyimle eylem diyorlar, o eyleme doğru gitmek nasıl olacak, onu da beraberce, kardeşçe, elbirliğiyle araştıralım.”
Bu seminerin ara başlıkları,
Birinci milli kurtuluş-ikinci milli kurtuluş
İkinci kurtuluş savaşı ile karşı karşıyayız
Osmanlı yadigarı Sunüf-ü devlet geleneği ve güncel anlamı
İşçi sınıfının metodu diyalektik materyalizm metodudur
Proletarya partisinin olmazsa olmaz iki karakteri
Toplumu kurtuluşa götürecek biricik güç örgütlü işçi sınıfıdır
Gerçek Proletarya partisi her engeli aşar
Proletarya partisi sırf işçilerden derleşik bir örgüt değildir
Bu seminerde, araya giren dinleyici sorularıyla Kıvılcımlı hem izahatlarını yapıyor aynı anda sorulara cevap vererek. Kısa bir alıntı.
“Bir gelişme vardır. Her gelişme gibi bu gelişmede de çelişkiler, zıtlıklar, düşmeler, kalkmalar olacaktır. Başka yolu yok… Yani sınıflı toplumda her şey böyle yıkıla doğrula, bata çıka gelişir. Bu da bizim Diyalektik Kanunu. Yani İşçi Sınıfının kafa işleyişi artık diyalektiktir ve diyalektik kanunun tâ kendisidir. Bu kanunla yürümek zorundayız. Biz, doğanın, varlığın dışına çıkamayız ki… Ne kadar bilinçli olursak olalım…
Şu halde, bu çelişkilerimizi nasıl yeneriz? durumuna iş gelip dayanır. Ve geldiği zaman, o zaman Örgüt Meselesi karşımıza çıkar. Biliyoruz: Elektrik… Ondan örnek aldık, gene oradan yürüyelim. Bir zaman bulutlar arasında, iki bulut gelip birbirine yaklaştı mı, nihayet şimşek çakardı. Yahut biraz yere yaklaşırsa, yerin elektrikiyetiyle, bittesir (etken) elektrik yapar, yere yıldırım düşerdi. Yani elektrik gibi, bugün her işimizi gören böyle uslu bir hizmetçimiz, o zaman, bir zaman hepimizin başına yıldırım yağdıran bir baş belâsı durumundaymış.
Neden? Çünkü o elektriğin hangi yoldan, hangi metotla, yani hangi araçlarla insana yarar biçime sokulacağını bilmiyormuşuz. Fakat biz elektriği önce öğrendikten sonra: “Ha, elektrik diye bir kuvvet var, hiç farkında değilmişiz” dedik mi, bu kuvvetin ne olduğunu bütünüyle kavramaya başladık mı; bizim işimize nasıl yarar, o yarar duruma nasıl sokalım, diye yolunu ve aracını da yarattık. Ve artık işte ampuller, elektrik makineleri, bütün -hemen hemen- bugünkü uygarlığımız elektrikle yürür hale geldi.
Şimdi, bizim aramızda da sosyal konularda bir çelişme varsa, çatışma varsa, bundan korkmayalım. Önce, nedir bu? Onu arayalım. Bu çatışmanın kökleri hangi toplum ilişkilerinden, gerçek toplum güçlerinden çıkıyor? Onu kavrayalım. Ondan sonra bu çelişkileri, bu zıtlıkları en iyi biçimde İşçi Sınıfımıza ve Türk Milletine yararlı duruma nasıl sokarız? Bunu arayalım. Bu gerekiyor bize.
Bunun artık modern toplumda bir karşılığı var. Eskiden yokmuş. Biliyorsunuz: 6500 sene insanlık Medeniyet kurmuş. Sonra çelişkiler birbirine girmiş, arapsaçı olmuş. Bir kızılca kıyamet kopmuş, Medeniyet batmış. Batmış, kaybolmuş. Ondan sonra gene yeni bir Medeniyet çıkmış. Gene batmış. Ama Modern Toplum böyle değil. Modern Toplum sosyal problemlere ve çelişkilere çözüm yolu bulan, Sosyal Devrim biçiminde bir çözüm yolu bulan bir toplum…
Bu imkân, tabiî toplumun ekonomi temelinden geliyor. Ama üstyapıda da bunun karşılıkları var. Ve bütün çelişkilere, sosyal ve politik çelişkilere arena, forum yahut işte çözüm alanı: Siyasi Partiler denmiş… Bütün örgütler ama bu arada en önemli örgüt, muhakkak ki siyasi iktidar (Devrim demek: Siyasi iktidarı almak demektir), siyasi iktidar için dövüşen örgüttür. O da siyasi parti adını alıyor.”
İkinci seminer, 25 Şubat 1970’de, TİP Beşiktaş ilçe örgütünde veriliyor, konusu “Somut Şartların Somut Tahlili:Dünya” dır.
Kıvılcımlı aşağıdaki satırlarla konuya başlar.
“Sevgi ve Saygıdeğer Arkadaşlarım,
Beşiktaş… Buraya gelince ister istemez çağrışım oldu kafamda. Beşiktaş, Türkiye’de Bilimsel Sosyalizmin beşikte olduğu günden beri en gerçek temeli üzerinde yükseldiği, yani işçi sınıfına mal edildiği Türkiye’nin ilk semtlerinden biridir. Bunu içimizde, eğer Tütüncü adını alan arkadaşlardan sağ kalmış olan varsa -işte biz nasılsa yaşıyoruz- o arkadaşlarımız herhalde çok iyi hatırlarlar. Eski tütüncüler Beşiktaş’ın ne olduğunu çok iyi bilirler.
Bir Ses: Ve Ortaköy
Hikmet Kıvılcımlı: Ve elbette Ortaköy de Beşiktaş’ın bir parçası sayılırdı bizim zamanımızda. Zaten Beşiktaş da İstanbul’un, İstanbul da Türkiye’nin bir parçası olarak… Bütünüyle hepimiz bu memleketin aksiyonu içinde anılarımızı taşıyoruz. Maksadım öyle bir lokalize etmek, işi küçültüp bir yere bağlamak değil de, o çağrışımı arkadaşlarıma hatırlatmak ve hatırlamak oldu.
O zaman tabiî çok çetin şartlar içinde Sosyalizm gelişiyordu. Bir nevi kaçmak ve koşmaklarla ömür tüketilmiş oluyordu. Bütün maksat da tabiî, İşçi Sınıfı ile Sosyalizmin arasına bir engel koymaktı. Kapitalizmin büyük marifeti budur, biliriz. Daima, doğduğu günden beri, İşçi Sınıfını yerin altına itmiştir. Orada o; yalnız eliyle, gövdesiyle, kafasıyla çalışsın, değer yaratsın; ama kafasını hiçbir zaman dünya işlerine yormasın ve dünya bilgisinden elinden geldiği kadar uzak kalsın, diye bir şart yaratmıştır. Geride de bir avuç imtiyazlı insan gibi, seçmiştir: Aydın demiştir -o zaman münevver diyordu- onları da bilimin bulutları arasına yükseltmiştir. Böylece bilim işten ayrılmış ve Kapitalizm de istediği gibi kendi sömürüsünü sürdürüp gitmiştir.
Ona benzer bir olay da, hemen hemen yarım yüzyıl oluyor, işte bu Beşiktaş çevresinin tütün işçisiyle Türkiye’nin Bilimcil Sosyalizmi arasında yaratılmak istenmişti.
Gel zaman git zaman, o geçti… Ondan sonra, İşçi Sınıfı adına kurulan sayın Partinizin içinde kimi insanlar, yeniden İşçi Sınıfı ile Sosyalizm, Bilimcil Sosyalizm arasında bir bent kurar mıyız, diye epey uğraştılar. İçinizde gaziler, şehitler de oldu galiba. Haysiyet Divanı kanalından… Böylece yeni ölçüde burjuva sistemini uygulamak isteyenler çıktı ise de, İşçi Sınıfının adı bile onlar için ürkütücü oldu ve gördüğümüz gibi yeniden İşçi ve Sosyalist arkadaşlar bir arada buluşmanın yolunu sağlayabiliyorlar.
Şimdi bu başlangıçtan sonra, arkadaşlarımın ayrı ayrı şu toplantıdan ne beklediklerini teker teker bilmediğim için, konuşmanın çok güç olduğunu seziyorum. Yalnız, genel olarak, bir “Seminer”de yapılmış konuşmaların birincisini tekrar etmem istendi, söylendi. Birincisi; “Somut Şartları İçinde Dünya”, bugünkü dünyamız, konusuydu… Orada o konuyu ele almıştık. Ama şimdi buraya geldikten sonra, sizleri görünce bir daha anlıyorum ki, içinizde dünyayı bilmeyen hemen hemen kimse yok. Yani benim size dünyayı anlatmam belki de fazla olacak. Gene de, bu dünyayı bilen arkadaşlarla birlikte, bugünkü dünyamızı bir kere daha şöyle elbirliğiyle göz önüne koyup, bir tartışma havası yaratabilirsek, herhalde bu toplantımız belki de faydasız kalmayacaktır. Onun için, dünyamıza, bugünkü Dünya denilen ortama hemen girmeye çalışayım.”
Seminerin ara başlıkları:
Sınıfsız Toplumdan Sınıflı Topluma Geçişin Kısa Özeti
Antika Tarihte Toplumları Kurtaran Güç Barbarların (Sınıfsız Toplum İnsanlarının) Kollektif Aksiyonudur
Türkiye Emperyalist sektörde Yer Alır
Emperyalist Dünya ABD İmparatorluğunun (Süper Emperyalizminin) Egemenliği Altındadır
Roma İmparatorluğu/ABD İmparatorluğu Benzerlikleri
ABD’nin Para Gücü: Dolar
ABD’nin Silah Gücü Ve Savaş Kışkırtılıcığı
IMF’nin Doğuş Nedeni Ve Görevi
ABD’nin “Gizli” (Casus) Gücü:CİA
Seminerin sonundaki tartışmalar bölümünde de gelen sorular üzerine yeni konular açıldıkça Kıvılcımlı onlar üzeri nede ayrıntılı izahlarda bulunur. Bu ara başlıklar ise dönemin en güncel politik tartışmalarına temel olan teori ve pratiğe yönelik konulardır.
İşçi-Köylü Gönüllüleri, Barış İçinde Birlikte Yaşama, Çin-Sovyet Çatısması, Karşıdevrim Cephesinin Özgücü Finans-Kapital, Yedek Gücü Tefeci-Bezirganlıktır, Devrim Cephesinin Özgücü İşçi Sınıfı Yedek Gücü Köylülüktür, Türkiye Devrim Orjinalitesi: Vurucu Güç, 27 Mayıs Devrim Midir? Hareket Midir?, Birinci Kurtuluş Savaşının Öncüsü Burjuvazidir, Vurucu Güç ve Güncel Sonuçları, İşçi sınıfı Devrimin Özgücüdür, İşçi Kime Denir?
Üçüncü Seminer, 6 Mart 1970’de, TİP Beşiktaş ilçe örgütünde veriliyor, konusu “Somut Şartların Somut Tahlili:Türkiye” dir. Seminerin ara başlıkları:
Türkiye’nin Ekonomik Yapısı
Türkiye Politikasını Kim yürütür?
Sarı Sendikacılar Kraldan Daha Kralcı
Tartışmalar bölümündeki başlıklar ise:
Devrimin Objektif ve Sübjektif Şartları Nelerdir?
Proletarya Partisi Devrimci Bir Savaş Örgütüdür
Proletarya Partisi Sendikalara Değil, Sendikalar Proletarya Partisine Tabi Olur
Proletarya Partisinin Kriterleri Nelerdir?
Yararlanılan Kaynaklar
Ekler